18 Ocak 2010 //
4 Yorum
Bilinmeyen bir adrese doğru giderken Muammer yaşgünü hediyem ile ilgili ilk talimatı vermişti. ”Bugün nerde ve ne yapıyor olursam olayım kendimi 10 yaşımdan daha büyük hissetmeyecektim”.
80’lerin başında çocuk olmakla, 2000’lerde çocuk olmak çok farklıydı. Ben çocukken bilgisayar ekranı yerine televizyon ekranına bakıyordum ki o da ancak ”Uçan Kaz Morton” zamanında renklenmişti… McDonald’s, animasyon film nedir bilmiyordum; lunaparklara ve sirklere bayılır, ıslattığım parmaklarımı portakallı oralet kavanozuna sokar, parmağıma yapışan taneleri yalayıp yutardım… Oda dolusu müzikli, sesli, ışınlı, renkli, hareketli oyuncağım yoktu; iki üç tane peluş ayı, tavşan ve köpek, 2-3 tane Fatoş bebek, Çekoslavakya’dan gelen vidalı lego, kağıt, kalem, boya, flüt, plastik kamyonlar, gemiler, doktorculuk ve çay saati takımı… Ama parkta oynayacak çok arkadaşım vardı, demir kaydıraktan kaymaktan popomuz paslanırdı… Playstation yoktu; gazoz kapakları ile maç yapardık… Nesquick yoktu mesela; bol kaymaklı sütü Türk kahvesi ile karıştırıp içerdim… Yine de çocuk o zamanda da bu zamanda da çocuk… Heyecanlı, kaygısız, neşeli, inatçı, saf, eğlenceli, korkusuz, savunmasız, süprizlerle dolu, dağınık, hayalperest…
Muammer arabayı İstanbul Forum’un otoparkına sokarken ”Burada mı çocuk olucam” diye hayıflanmaya başladım içimden. Alışveriş merkezlerinden çok haz aldığım söylenemez hatta çocuklarını gezmeye getirenlere kızıp dururum. İçeri girer girmez ”Gereksiz büyük, bunu yapana kadar park bahçe yapsalardı, amma çok elektrik harcanıyor, bu kadar mağaza siftahsız çalışıyor” demeye başlayınca birden yaşımı unuttuğumu farkettim. Günün süprizini ve büyüsünü bozacaktım. ”Muammer ben on yaşında olamayacağım galiba” dedim.
O da her zamanki pozitif enerjisini koruyarak beni baloncunun yanına sürükleyip ”hangisini istiyorsun” diye sordu. Gözüm kocaman bir penguene takılmıştı. Hiç tereddüt etmedim hemen uçan pengueni çantama bağladım. Adını Mumble koydum. ”Neşeli Ayaklar” animasyon filminin şarkı söyleyemediği için dışlanan ama çok iyi dans eden sevimli kahramanı. İnsanlar tuhaf bir şekilde bana bakmaya başlayınca hoşuma gitti, havam değişti çocuklar gibi elimi kolumu sallayarak yürüdüğümü farkettim. Mumble aslında gerçekti ve o da bizimle heryere gelip eğlenecekti. Kahvaltıyı olabildiğince döke saça, hızlı hızlı yaptım. Ekmeği yumurtanın sarısına bandırırken ekmeğe gemi, yumurtaya da deniz muamelesi yaptım. Zorlanmıyordum artık içimden öyle geliyordu. Kahvaltıdan kalkarken tabaktaki yemeğin bir kısmı çocukken bile inanmadığım halde arkamdan ağlıyordu…
Oyun katına çıktık dolanmaya başladık ve ilk önce kendimizi bowling salonunda bulduk. Sabah saatlerinde bomboş harika. Kendimi top yoluna attım yere oturup fotoğraf çektirecektim, görevliden azarı işittim, süklüm püklüm yerime geçtim. İki dakka dursam ne olacak ki! En hafif topu seçtim, rastgele sallamaya başladım. Muammer belki masusçuktan yenilir diye heveslendim ama nafile, Mumble’nin yoğun tezahüratlarına rağmen kazanamadım…
Yine bir oyun salonunda XD Theater ne ola ki diyerekten yerimizi aldık. Denemeyen varsa mutlaka denesin. 4D bir gösteri. Bir taraftan gerçekten rüzgar üfürüyor, öbür yandan müthiş bir ses kulaklarında, üç boyutlu gözlüklerin ardından altında sağa sola yatan, zıplayan titreyen bir koltuk, ekranın içinde bir vagonla müthiş heyecanlı bir yolculuk yapıyorsun. Üstüne gelen taşları elinle itekliyorsun, vagon tepetaklak olurken koltuğa yapışıyorsun. Dışarı çıktığımızda görevli çocuk dalga geçer gibi ”Çok heyecanlandınız galiba, bayağı bir bağırdınız” dedi. Aynen öyle ne olmuş yani?…
D&R mağazasında doğruca masal kitaplarının olduğu bölüme gittim. İnanılır değil, bu devirde ebeveyn olmak zor iş. Herşeye sahip olmak ister bu renk ve çeşit dünyasında çocuklar. Görüntüsü yeter reyonların. Bütün kitaplara dokundum, tam gözüme bazılarını kestirmiştim ki, Muammer iştahımı farketmiş olmalı seslendi. Yanına gittiğimde elinde hediye paketi vardı. ”Tarçın sana hediye almış” dedi. Açtım ve hiç utanmadan bir güzel ağladım. ”Arif Aşçı’nın ”İstanbul’un Sokak Köpekleri” fotoğraf kitabıydı. Bu esnada büyüyü bir süreliğine bozduk galiba. Çünkü mağazadan çıkarken bir de ufak ajanda aldım kendime. Aslında çocuklar plan, program ve tertipten nefret etmezler mi? Dolanırken Mumble’a Tarçın’ı ne kadar özlediğimi anlattım…
Sinema gişelerinin önünde çocuk filmi var mı diye baktık ama ”Neşeli Hayat” dışında uygun bir film yoktu. İçimden ”İyi ki Recep İvedik vizyonda değil” diye geçirdim. Film, bir çocuğun yaşamı böylesine bir dram-ironi çerçevesinde anlayabilmesi açısından biraz ağır ama neşeli, üstelik çocukların hayal dünyasına atıfta bulunan bir kıssadan hissesi var: Hayat dediğimiz şey, çocukların inandığı yalanlardan daha gerçek değildir!!!
Zumo’da bir mola verdik. Meyve ve soğuk yoğurdun red edemeyeceğiniz daveti, üstelik kimyasal içermiyor, organik. Ben satıcıya ”fıstık ezmeli olanından istiyorum” diyorum, ”yok o değil de bu daha çok talep görüyor” diyor. Fıstık ezmesinde inat ettim, koca bardağın dibini de höpürdete höpürdete içtim. Yine de pamuk helvanın yerini tutamaz, bence bundan 100 yıl sonra bile pamuk helva olmalı. Yemesi bu kadar keyifli bir yiyecek azdır. Eline aldığında kocamandır, pamuk gibi havada uçusur. Ağzına attığında ise anında erir, müthiş bir lezzet. Dilini değdirdiğin yer koyu pembe bir şekere dönüşür. Bittiğinde ise tahta sapa yapışmış olan son lokmalar sıyrılarak alınır. Bu arada 10 yaşındaki bir çocuğu fotoğraf sergisine götürebilirsiniz, çocukların bakış açıları ve yorumları bazen şaşırtıcı olabiliyor…
Akvaryum bir çocuk gözüyle müthiş etkileyici. Atnalı yengeçlerine dokunabiliyor olmak harika bir duygu. Mumble ve ben suya atlamamak için zor tuttuk kendimizi. Cama dokunsam da bir ara gerçekten hayvanlara dokunuyorum sandım. Akvaryum hiç bitmesin, biz ilerledikçe hayvanlar da bize eşlik etsin, o denizden başka denize sonra yine başkasına geçelim istedim. Denizkızı Ariel olduğumu hayal ettim…
Erdem Şimşek sağolsun, yaşgünü pastamı Starbucks’ın rahat koltuklarına gömülerek yedim. Mumları üflerken gelecek sene de çocuk kalabilmeyi diledim. Akşam yemeğine kadar dolandık bir süre; giyim, kozmetik, teknoloji hiçbiri ilgimi çekmedi de bir çocuk mağazasında daha önce bir çocuğun ayağında gördüğüm kurbağa şeklindeki çizmeleri görünce içeriye daldım. Numarayı bulsam kesin alıcam ama 31 numara çizmeye 37 numara ayağı Kül Kedisi’nin üvey ablaları gibi sokmaya çalışmak çok mantıklı değildi…
Karnımız acıktı. Hiçbir yeri beğenmiyorum, onu yemem bunu yemem. En sonunda pizzada karar kıldım. Hem kolay yeniyor, hem de çatal bıçak kullanmak zorunda değilsin. Tıka basa doymuştuk, neredeyse sekiz saattir dolanıyorduk. Eve gitme vakti gelmişti. Otoparka giderken geçmişten günümüze Barbie ve Lego sergisini gördük ama yürüyecek halimiz pek kalmamıştı ve giriş paralıydı. Bu devirde çocukları tüm gün boyunca gezdirip eğlendirmeye çalışmak gerçekten masraflı. Bu şansa sahip olanlar da çok değil zaten. O yüzden artık bir yerde mantıklı bir açıklama yapıp yeter demek gerekiyor sanırım. Aklım sergide kaldı ama bir dahaki sefere…
Alışveriş merkezinden çıkıp arabayla yolda kaybolunca ben de 37 yaşıma geri döndüm, tabelaları yerleştirenlere, alışveriş merkezini buraya yapanlara, trafiğe söylenmeye başladım…
Benim için o gün ve baktığımda her defasında gülümseyerek anımsadığım fotoğraflarım müthiş bir hediye oldu. O yaşların duygularıyla hareket edebiliyor olmak, görebiliyor, hissedebiliyor olmak meğersem ne de çok özlediğim bir şeymiş. Umarım sizin de içinizdeki çocuğu ortaya çıkartıp mutlu edebilecek sevenleriniz vardır ya da belki siz birine böyle bir süpriz yapmak istersiniz. İçimizdeki çocuk bazen bizimle saklambaç oynuyor olabilir ama gerçekten ararsanız eminim onu bulabilirsiniz.
Mumble mı merak ettiniz? Odada, uyuduğumda bana göz kulak oluyor. Bu ara pek sohbet edemiyoruz, havası kaçtı biraz, helyumla beslendikten sonra yeniden eski enerjisine kavuşacak umarım…
sevgilerimle,
fotoğraflar Muammer Yanmaz
Ne güzel. Çok fıstıksınız. Çok pozitifsiniz. 1 demet kırmızı gülden, pırlanta aksesuardan, ipek eşarptan çok daha değerli aldığın ve yediğin içtiğin herşey. Mutluluğunuzun daim olmasını dilerim. Nice mutlu yaşlar dilerim.
sağol canım. aynen söylediğin gibi, en güzel hediyeler değeri ölçülemeyecek olanlar…
Ilgıncım sitenin bu hali çok hoşuma gitti. Bu arada doğum gününle ilgili yazını da okudum. Ne güzel bir gün geçirmişsin. Çocuk kalmaya devam. Çocuk ruhun ve güzel kalbin hiç değişmesin..
filizcim tesekkur ederim, hicbir zaman ayni cocuk olamasak da bazen ozenmek, olmaya calismak bile cok keyifli. tabi ki ozenilen keyifli bir cocukluksa yoksa cocukluguna donmek istemeyecek yasindan once buyumus bir cok dunyali var…