Kuzey ışıkları ya da Aurora Borealis / LAPONYA – Mart 2015
26 Nisan 2015 // 0 Yorum
40 Renk Fotoğraf Projesi’nin 16. rengi Laponya’da İzlanda’ya gittiğimizde kısa süreliğine görüp de doyamadığımız kuzey ışıklarını (Auro Borealis) dakikalarca ve defalarca hayranlıkla izleme şansını bulduk.
Saariselkä Ivalo’da kaldığımız otele yakın bir ormanlık arazide ışıklar kendini gösterdiğinde sanki ilerlersek daha yakınına gidebiliriz düşüncesiyle dizimize kadar gelen karda bata çıka gidip bir düzlükte tripodlarımızı yerleştirdik. Yeşil ışığı ilk gördüğümüzde zafer naraları atıp, kalın eldivenlerimizin altında deklanşörü hissetmeye çalıştık. Yeşile mor eşlik edince şaşkınlığımız arttı, ben hemen kaybolacak endişesi ile uzun pozlamada bekleme süremi azaltıp saniyelerden istifade etmeye çalıştım. Biraz acemilik, gittikçe soğuyan hava, rahat etmek için çıkardığım eldivenler yüzünden donayazan parmaklarım, hareketsizlikten kal gelmiş ayak parmaklarım, üşüdükçe kafamı içime gömmem ve soluduğum havayı sürekli gözlüğe doğru üflediğim için buğulanan gözlükler dolayısıyla çoğunlukla vizörden bakmadan refleks olarak bastım deklanşöre. Gökyüzünde dans eden bir rengahenk, yeryüzünde ise sessiz ve karla kaplı bir ormanın içinde çınlayan ”orda, şimdi burda, arkaya bakın” seslerimiz. Gözüm gökyüzünde, parmağım deklanşörde… Kuzey ışıklarının belirgin olması için uzun enstantane çalışmak gerekiyor. Makine 15-30 sn kadar pozlama yaparken siz de bu büyüleyici gösterinin, şölenin keyfini çıkarabilirsiniz.
fotoğraflar © Ilgın Erarslan Yanmaz
…”Finlandiya, Norveç ve İsveç’in Kuzey Kutup Dairesi içinde kalan bölgelerinde çok eski tarihlerden bu yana yaşamakta olan bir etnik grup olan Laponlar ( ya da Samiler) bu ışıkların ölenlerin Dünya’yı terketmekte olan ruhları olduğuna inanıyorlardı. Işıklar gökyüzünde belirdiğinde herkes sessizleşiyor, çocuklar oyun oynamayı bırakıyorlardı. Işıklara saygısızlık etmenin çok büyük şanssızlık, hastalık ve hatta ölüm nedeni olduğuna inanıyorlardı. Lapon şamanlar, ışıklar ortaya çıktığında üzerinde aurora sembolleri resmedilmiş davullarını çalıp auroraların gücünü kendi bedenlerine hapsetmeye çalışıyorlardı.”… Bu alıntıyı yaptığım yazının tamamını okumanızı öneririm http://www.acikbilim.com/2012/03/dosyalar/viking-savascilarinin-isildayan-ruhlari-kuzey-isiklari.html
Gökbilimci Galileo Galilei, 1616 yılının başlarında şafak vakti Roma tanrıçası olan Aurora’nın adını ve kuzeydeki Rüzgarın adı olan Boreas’ın adını kullanarak bu ışık gösterisini aurora borealis olarak tanımladı.
Tarih öncesi çağlardan beri gökyüzünü gözlemleyen insanlar uzay olaylarının en yakın ve en dramatik tezahürü olan bu büyüleyici ışık gösterisine mitolojik, dini anlamlar yükledi,batıl inançlarına konu oldu.
Yunanlılar, Aurora’nın sırasıyla Helios ve Seline’nin kardeşi olan güneş ve ay olduğunu ve kardeşlerini yeni bir günün doğuşuna uyarmak için çok renkli savaş arabasındaki sabahın gökyüzünde yarıştığını ileri sürdü. Yunan mitolojisinde auroro borelais’in yerinin olması o dönemde kuzey ışıklarının çok güçlü olduğunun bir kanıtı gibi. Kuzey Işıkları’nın Güney Avrupa’da görülmesi nadirdir ve bu gibi görünüşler genellikle gece gökyüzünde görünen kırmızı Aurora’lara neden olan şiddetli güneş enerjisi aktivitesini gerektirir.
Örneğin Fransa ve İtalya’nın fakir sakinleri, ışıkların savaştan ölüm ve ölüme kadar herhangi bir şeyin ortaya çıkmasını öngören kötü bir ihtimal olduğuna inandılar. İskoçya ve İngiltere’de gökyüzünün Fransız Devriminden yalnızca birkaç hafta önce kırmızıya boyandığı ve daha sonra Gallic komşusu ülkelerinde çıkan çekişmelerin bir işareti olduğu düşünülüyor.
Japon kültüründe ise Kuzey Işıkları altında düşünülmüş bir çocuğun güzel görüneceğine, akıllı ve şanslı bir geleceğe sahip olunacağına inanılır.
Aborijinler ise Güney Işıkları’nı izlemeye daha alışkındılar ve tanrıların başlarının üzerinde huşu içinde dans ettiklerine inanırlardı.
Cree Kızılderilileri, Aurora’nın yaşam alanının bir parçası olduğunu ve gökyüzünde sevdiklerinden ayrı kalan ölülerin ruhları olduğunu kabul etti ve geride bıraktıkları ile bir iletişim kurmaya çalıştıklarını düşünürler.
Makah Kızılderilileri, ışıkların balina avcılarının balina kaynatmak için kullandığı ve cüceler tarafından yaratılan kuzeydeki yangınlar olduğunu düşünüyorlardı. Kuzey Dakota’daki Mandan halkı için ışıklar yine büyük savaşçıların devasa pişirme kaplarında düşmanlarını kaynattığı ateşlerdi.
Yerli Grönland’lılar ışıkların doğumda ölen çocukların dans ruhları olduğuna inanıyordu.
Alaska’da, bazı Inuit grupları, ışıkları, avladıkları hayvanların ruhları, yani beluga balinaları, somon ve geyik olarak gördüler.
Finlandiya’da, mistik bir tilkinin aurorayı yarattığı, gür kuyruğu ie karı püskürttüğü ve gökyüzüne kıvılcımlar attığı düşünülüyordu.
Bazı yerli Amerikalılar eğer aurora’ya ıslık çalarsanız, aşağıya süzülüp sizi alacaklarına. ve el çırparsanız geri çekileceğine inanırlardı. Bu arada, kuzey İskandinavya’da, Sami halkı ışık gösterisi sırasında dışarda durmayıp içeride saklandılar. **
Her defasında gökyüzü tuvalinde farklı bir şekilde ortaya çıkan bu biraz da dramatik ışık gösterisi boyunca çocukken oynadığımız, bulutların şekillerini bir cisme benzetme oyununu oynayabilirsiniz. Derin bir sessizliğin ve büyük bir boşluğun içerisinde bir süreliğine bilimsel açıklamaları unutup ilkel çağlarda yaşadığınızı varsayarak tüm korkularınızı ve umutlarınızı hayalinizdeki fırçayla gökyüzüne boyayabilirsiniz.
2. gece yine aynı bölgede yorgundu kuzey ışıkları, çok hareketli değil ve biraz da zayıftı. Aramak için yine yollara döküldük ama bulamadık. Sonrasında çok uzaklara gitmeden otelin yakınlarında evlerin arasına girdim, bir ara kendini gösterip sonra yine saklandı, karabatak gibi nerden çıkacağı belli değil. Kafam artık 360 derece dönebiliyor 🙂 Haftasonu eğlencesinden dönen kasaba sakinleri ”Bu gece işler kesat, hava bulutlu” diyorlar. O kadar tuhaf ki; biz binlerce km uzaktan kuzey ışıklarını görmeye gelmişiz ama onlar için o kadar sıradanlaşmış ki, sanki bizim İstanbul’da sokakta kedi görmemiz gibi bir durum.
Kuzey Işıkları’ndan sabretmeyi öğreniyoruz ve eğer görmezsek umutla yarını beklemeyi.
Bu izlemesi ve gözlemlemesi çok keyifli ve hayranlık uyandıran kuzey ışıklarının nasıl oluştuğuna dair ayrıntılı açıklamayı http://bilimtrue.blogspot.com.tr/2013/12/aurora-nedir-olus-nedeni-nedir-ne.html sitesinden bulabilirsiniz. Kısaca aynı siteden alıntı paylaşayım… ”Kuzey manyetik kutbu çevreleyen aurora borealis ve güney manyetik kutbu çevreleyen aurora australis, solar rüzgarlarla gelen hayli yüksek oranlarda yüklü elektronların dünya atmosferindeki elementlerle etkileşime girmesiyle oluşur. Solar rüzgarlar, güneşten yaklaşık saatte 1 milyon mil hızla uzaklaşırlar. Ve güneşten ayrıldıktan şöyle böyle 40 saat sonra, yeryüzü çekirdeğinin ürettiği manyetik güç çizgilerini izleyerek manyetosfere girerler. Burası gözyaşı damlası (söbe) biçiminde ve oldukça yüksek oranlarda yüklü elektrik ve manyetik alanlar bölgesidir.
Elektronlar yeryüzünün en üst atmosferine girdiklerinde, yerkabuğu yüzeyinden 20 ila 200 mil yukarıdaki yüksekliklerde oksijen ve nitrojen atomlarıyla karşılaşırlar. Aurora’nın rengi, hangi atomla çarpıştığına ve karşı karşıya geldikleri yüksekliğe bağlıdır.
• Yeşil – oksijen, 150 mil yüksekliğe kadar
• Kırmızı – oksijen, 150 mil yüksekliğin üstü
• Mavi – nitrojen, 60 mil yüksekliğe kadar
• Mor/eflatun – nitrojen, 60 mil üstündeki yükseklikler ”…
Saariselkä Kakslauttanen’de kalacağımız cam iglo evlere / Hotel & Igloo Village Kakslauttanen ulaştığımızda lütfen diye içimizden geçirdik. ”Lütfen bu gece, bize burda görün”. Akşam yemeğinden sonra karlı tepelere doğru kızaklı geyik turuna çıktık ( bu geziyle ilgili yazıyı http://www.ilgine.com/blog/laponyada-bir-kis-gecesi-dusu/#more bulabilirsiniz). Kuzey Işıkları sabrımızı ve umudumuzu ödüllendirmek istercesine bu geceye çok iyi hazırlanmış ve iki perdelik bir gösteri hazırlamıştı. Birinci perdeyi kızaklarda izledik, ikinci perdeyi ise ormanın içinde cam igloların arasında ve koskocaman bir gökyüzünde. Bu sefer hazırlıklıydım; Decahtlon’dan aldığım ayak ısıtıcı pedleri yapıştırdım, kalın eldivenimin içine ince bir eldiven giydim ki deklanşörü rahat hissedeyim ve artık soluduğum havayı gözlüklerime doğru üflemiyorum. Sanırım o dans ritmini de öğrendim ve az çok nerden ne zaman çıkacağını da kestirebiliyorum. Otel arazisinin ortasında donmuş gölün üzerinde öylesine büyük bir gökyüzü var ki, kuzey ışıkları sanki melek tasvirlerindeki hare gibi gökyüzünü taçlandırıyor. Soğuğu hissetmesem hala düşte yol alıyorum sanabilirimdim. Nasıl bir yaşam sevinci ve nasıl bir doğaya müteşekkir olma duygusu yaşatıyor insana, tarif edilir gibi değil. Ormanların yeşili gökyüzünü boyamış, yıldızlar kar örtüsü gibi gökyüzünü kaplıyor, biz insanlar ise ortalığa saçılmış kum taneleri. Bulunan en eski Homo sapiensin yaşı yaklaşık 190.000, dünyanın yaşı 4.5 milyar yıl, evrenin yaşı ise yaklaşık 13.8 milyar yıl.
Gösteri sonunda oyuncu seyircinin önünde saygıyla selama durur ama bu sefer biz bu yaşlı ve muhteşem doğanın önünde saygıyla eğildik.
Kışın Laponya’ya kuzey ışıklarına gidecekler için yaşadıklarımdan yola çıkarak ”ısınmak” temalı öneriler:
– Kıyafetleriniz termal olsun, çorabınızdan eldiveninize, alt ve üst içliklerinizden üstünüze giyeceğiniz monta kadar. İç çamaşırınızın termal olmasına gerek yok:) Ancak içliğin içine sıcak tutsun mantığı ile fanila giymeyin. Giydiğiniz her katmanın hava alıyor yani termal olması şart. Pantolonunuz kar pantolonu olsun. Ayakkabılarınızın altı kayıyorsa kayma önleyici ayakkabı kar zincirini fırsat sitelerinden temin edebilirsiniz. Tüm bu kıyafetleriniz olsa bile soğuğa karşı yetmeyecek ama merak etmeyin tur şirketinin verdiği tulum kıyafetler sizi koruyacak. Sakın fiyakam bozulmasın diye giymemezlik etmeyin. Tertemiz ve son derece korunaklılar. Herkes aynı şeyi giydiği için birbirinizi tanımakta zorlanacaksınız ve birer Michelin karakterine dönüşeceksiniz ama önemli değil, tur şirketinin yönlendirdiği dükkanda ne varsa isteyin(müessesenin ikramı), çorap, ayakkabı, termal kar maskesi (burnunuzu donmaktan kurtarır), bere, boyunluk. Kıyafetlere veda ederken zorlanacaksınız:)
– İnce termal eldivenin üstüne daha kalın polar eldiven giyebilirsiniz ama yine o dükkanda dışı hayvan derisi içi muflonlu eldivenler kadar sıcak tutmayacaktır. Bu eldivenlerle Musti’ye benzeyebilirsiniz yine de giyin, elinizi kullanamadığınız noktada çıkarın ve içine giydiğiniz eldivenle deneyin.
– Decathlon gibi mağazalardan aldığınız ayak ve el için ısıtıcı pedleri kullanabilirsiniz, 2-3 saat kadar ısıtıyorlar ama çıplak tene yapıştırmayın. Uzun pozlama gibi durumlarda hareketsiz kalırsanız ayaklar ve elller daha çok üşüyor, ayak parmaklarınızı ayakkabının içerisinde oynatın, eldiveni çıkarmadan içerden sadece parmaklarınızı çıkarın ve yumruğunuzu sıkın, avuca değen parmak uçları vücut ısısı ile kendine gelecektir 🙂 Yetmezse, eldivenleri çıkarın, boynunuza ya da koltuk altlarınıza sokun 🙂
– Gece fotoğraf çekmeye çıktığınızda ya da gün içi etkinliklerde yanınızda götürdüğünüz termosa çay ya da sıcak su koyabilirsiniz, donmuş iç organlarınıza iyi gelecektir. Sanırım herkes termos götürüyor ki oteldeki sabah kahvaltısında kahve ve çay makinasının üstünde ‘termos doldurmayın’ uyarısı vardı:)
– Elbiseler iyi hoş da özellikle snowmobile ve husky kızak turuna çıkmadan önce bol sıvı almayın! Snowmobile turunda bir mola var, kızak turunda yok. Soğuktan dolayı tuvalet ihtiyacı daha fazla mı oluyor bilemedim ama tut tutabilirsen! Her ne kadar elbise ile tuvalete nasıl gidiliri gösteriyor olsalar da özellikle kadınlar için’ kesin bilgidir’ tuvalet işi tam bir kabus. Husky turundan sonra tuvalete koştuğunuzda zaman kazanmanız açısından anlatıyorum: Ekolojik bir tuvalet bu. Donan elleriniz hissetmiyor olabilir ama telaş etmeden tulumu çıkarmaya odaklanın, Neyi ne yapacağınızı şaşırmayın kovada talaş var maşrapa ile su yerine talaşı tuvalete döküyorsunuz:) Bence son derece pratik ve doğal 🙂
– Dışarısı soğuk içerleri çok sıcak, deri isyan ediyor, pul pul olup çatlıyor. Bolca kremlenin. Yoksa yılan gibi deri bırakırsınız ona göre.
– Güneşli havalarda kardan yansıyan güneş ışınlarının zararını unutmayın, ben artık 50 faktörden aşağı güneş kremi kullanmıyorum.
– Eğer gözlük kullanıyorsanız, mümkünse bu gezide lens takın. Gece yaptığımız geyikle kızak turunda gözlük camlarım buz tuttu! Ayrıca üşüdükçe kaplumbağa gibi kafayı gövdeye sokuyorsunuz ve soluduğunuz havayı sıcak olarak dışarı veriyorsunuz. Soğuk havayla temas eden sıcak hava gözlük camlarınıza buğu olarak geri dönüyor!
– Cam iglo otelde konaklıyorsanız: fin hamamında smoke saunada kemiklerinize ve hücrelerinize ısınmanın nasıl bir his olduğunu gösterdikten sonra gölde açılmış buz /su kuyusuna girip ıslak yün çoraplarla yaklaşık 30 saniye koşmak yoluyla da donmanın nasıl bir şok yaratabileceği duygusunu tadın. İkisini de başarı ile atlattığınız takdirde minnettar olduğunuz bedeninize sarılıp onu takdir edin 🙂
Hatıra fotoğrafları için rehberimiz Teoman Cimit‘e teşekkür ederim.
**http://goodnature.nathab.com/fifteen-native-tales-about-the-northern-lights/
https://www.theaurorazone.com/about-the-aurora/aurora-legends
Benzer Yazılar
-
Başkalarının Acıları
15 Kasım 2023 // 0 YorumFotoğraflar: WAR REMNATS MUSEUM Ho Chi Minh – Vietnam 2011 ‘WAR REMNATS MUSEUM’ Vietnam ha...
-
Salar de Uyuni'de Tuz Gölü'nde - Bolivya
23 Aralık 2022 // 0 YorumThunupa Dağ Tanrıçası kendine eş olarak Q’osqo Dağ Tanrısını seçer. Bir kaç yıl mutlu yaşadıktan son...
-
Bolivya'da Gökkuşağı ve Wiphala Bayrağı
23 Aralık 2022 // 0 YorumYağmur ve güneşin çocuğu gökkuşağının en sevdiği aylardan, Eylül. ...
-
Hindistan ‘’Mundan’’ Töreni
23 Aralık 2022 // 0 YorumHindistan’da çocuklara genelde birinci ya da üçüncü yaşlarında ‘’Mundan’’ töreni yapılır. ...