CittaSlow (Sakin Kent) Seferihisar
11 Aralık 2012 // 0 Yorum2011 yazında kardeşim ve annemle beraber, 3-4 günlük tatilimizi geçirmek için tercih ettigimiz sakin kent Seferihisar. O zaman Seferihisar Türkiye’deki ilk ve tek ”Yavaş Kent” idi. Adı gibi zamanın da yavaş aktığını düşünerek kısa bir tatili tercih etmiştik. Gitmeden hakkında çok bilgimiz yoktu. Biraz internette araştırma yaptık, çok meraklandık, gezdik, yorumladık, eleştirdik, dönünce daha çok araştırdık…
Geçen gün bir gazete haberinde Türkiye’deki Sakin Kentler’in çoğaldığını Muğla’nın Akyaka, Aydın’ın Yenipazar, Çanakkale’nin Gökçeada ve Sakarya’nın Taraklı ilçelerinin de bu statüye kabul edildiğini okudum. Ordu’nun Perşembe, Isparta’nın Yalvaç ve Kırklareli’nin Vize ilçeleri de başvurularına yanıt bekliyorlarmış. Okunandan anlaşılacağı üzere öyle isteyen belediye ”Cittaslow” olamıyor. Sakin Şehir olabilmek için çevre ve altyapı politikaları, kentsel kalite, yerel üretimi korumak, misafirperverlik ve Slow Food aktivitelerinin desteklenmesi adı altında 59 kriterin uygulanması gerekiyor. Nüfusun 50 binden az olması, geleneksel yapıların korunması, yerel ürünlerin korunması, yenilebilir enerji kullanımı, el sanatlarının korunması bu kriterlerden birkaçı. daha ayrıntılı bilgi alabilmek için http://www.cittaslowseferihisar.org/
Slow Food Hareketi’nin doğmasında 13 yıl sonra , bu felsefenin kentlere uygulanması fikri ile 1999’da Greve in Chianti Belediye Başkanı Paolo Saturnini önderliğinde üç belediye başkanı tarafından Cittaslow Birliği kuruldu. Bugün 24 ülkede 147 kentin üye olduğu bir yerel yaşam ve yerel kalkınma hareketi ”Cittaslow”
Kalmak için tercih edilen yer deniz kenarındaki Sığacık beldesi. Sakin şehir aslında burası. Yoksa Seferihisar’ın merkezi bence çoğu kriter için uygun değil. Sığacık beldesine Seferihisar bu ünvanı almadan önce çok turist gelmezmiş. Esas Kavak Yelleri dizisinde mekan olarak kullanıldıktan sonra tanınır olmuş.
Pazar günü kurulan yerel pazar dolayısıyla biz tatili haftasonuna denk getirdik. Sığacık Pazarı’nda el işi takılardan el işi örgü şallara ev yapımı armut incir reçellerinden bostan biberine ve patlıcanına, ev tarhanasından ev baklavasına, türlü türlü yemeklik otlardan salçalara kadar geniş bir yelpazede ürün bulmak mümkün. Ne özelliği var derseniz; pazarda sadece o bölgede yetişen ve üretilen mallar satılıyor. yani monokültürden uzak duruluyor ve yerinde üretim -tüketim yapılıyor. Ev kadınları üretimle birlikte ekonomik olarak da kalkınıyorlar, ürünler direkt olarak üreten kişiler tarafından aracısız olarak satılıyor. Pazarda geri dönüşümsüz naylon torba kullanılmıyor, herkesin elinde file ve bez torbalar var.
Biz pazarda Emine Ulaş’ın yerinde sabah kahvaltısı yaptık. Keşkek ve otlu böreği çok güzel. Yan masada servis biraz gecikince homurdanan müşteriye sahibi ” Istanbullu musunuz? Burası Slowcity. Telaş yok, herşey yavaş yavaş ve keyifle…” diye yanıt verdi:) Evet maalesef biz Istanbulluyuz, bizim için çok hızlı yemek, yemek yerken sadece tabağa bakmak, hızlıca hesap ödemek ve teşekkür etmemek makbul… Huzur ve insani ilişkiler öğrenemediğimiz şeyler.
Beldede büyük fast food zincirleri ve marketleri yok, alışveriş küçük dükkanlardan yapılıyor (herkes çoğunlukla pazardan alışveriş yapıyor) ufak restaurantlarda yemek yeniyor, çay bahçelerinde keyif yapılıyor. Çoğu ufak beldede böyle ancak turizme açılmış bir bölgede bunu koruyabilmek hayli güç.
Kale içindeki tarihi evler korunuyor ve restorasyon devam ediyor ancak geri kalan arazilerdeki yazlık ev betonlaşması çok fena. Belde nam salınca kaleiçindeki evler de yüksek fiyatlardan satışa çıkmış, kiralar artmış ve hatta bindiğimiz taksinin söforu bilinçli yakılmış arazilerde inşaat mafyasının cirit attığını söylüyordu. Fırsatı başka şekilde değerlendirmek isteyenlere heryerde rastlamak mümkün yeter ki tespit edilsin, defedilsin.
Sığacık’da güneş enerjisi kullanımı, elektrikli araç kullanımı, bisiklet kullanımı henüz tam olarak yaygınlaşmamış ancak gördüğümüz örnekler belki de çoğalabileceği ümidini veriyor. Sanırım bir geçiş dönemi var ve yaşayanlar henüz tam olarak bilinçlenmemiş, ünvan içerikten önce geliyor gibi geldi bana… Belediye Başkanı’nın ilgisi ve çabaları çok ne de olsa Türkiye’de ilk ”Cittaslow” Seferihisar. Bu girişime ve avantajlarına eğer orada yaşayan her bir birey ve gelen her bir turist içten inanırsa burası bir takım nostaljik duyguların yaşandığı bir kent olmaktan kurtulup dışarı göç vermeyen ve dışardan üretime katkısı olmayacak yerleşik göç almayan, nüfusu sadece emekli ve yaşlılardan oluşmayan, gençlerin de üretime katkı sağladıkları, sürdürülebilir tarım ve enerji politikalarının olduğu, teknolojinin de tüm bu faydaların lehine kullanıldığı, vahşi kitle turizme izin vermeyen aldığı ünvana layık bir belde olarak kalmaya devam eder. Çünkü aslında okuduğum ve anlamaya çalıştığım kadarıyla ”Cittaslow” bunu öngörür.http://www.cittaslow.org/
Bu sanayi sonrası topluma alternatif bir çözüm ve yaşam öneren felsefenin öncülük ettiği beldelerin artmasını umuyorum ve hatta keşke büyükşehirlerin de bazı ilçelerine ya da daha ufak çaplı bölgelerine uygulanabilse…
”Seferihisar’da ne yapılır” nacizane önerilerim:
– Olanağınız varsa yanınızda bisiklet götürün ya da orada kiralayın
– Sığacık Pazarı’nda alışveriş yapın, tezgah sahipleri ile sohbet edin, nasıl ürettiklerini sorun. Sabah kahvaltısını Pazar’da yapın.
– Sığacık Kalesi’ni gezin surların üzerine çıkıp kuşbakışı limanı izleyin.
– Kale içini gezin, kapı önündeki insanlarla sohbet edin, içeri davet ederlerse çekinmeyin.
– Şerif Restaurant’da mutlaka kalamar yiyin.
– Gece sahilde çay bahçelerinde oturup sohbet edin, ünlü sakızlı dondurmasından defalarca tadın.
– Burg Pension Kahve’de tavla oynayabilirsiniz.
– Dostlar Kıraathanesi’nde oturup bir taraftan çayınızı yudumlarken bir taraftan pişpirik oynayan köyün yaşlılarını izleyin, dinleyin, sohbet edin.
– Akkum Plajı’nda eğer hala oradaysa Hasan – Meral Kurt’un patlıcanlı ve 7 otlu gözlemesini yiyin.(pazı, dereotu, Arap saçı, sirken, pırasa, diğer ikisi neydi sorun)
– Ekmekli Koyu’nda denize girin ve çevreyi keşfe çıkın. Ve dönüşte yürüyerek Teos Park’a gidin, gün batımına denk gelecek şekilde akşam yemeğini Teos Park’da yiyin. Arkadaşım Deniz İlter iyi ki önermiş orayı, Girit mezeleri çok lezzetli.
– Dönerken buradan bir ev alsam mı diye düşünmeyin, üretmeyecekseniz hersene gelip üretene katkı sağlamak daha faydalı bir iş olacaktır.
fotoğrafları büyük görmek için tıklayabilirsiniz
© Ilgın Erarslan Yanmaz
Benzer Yazılar
-
Başkalarının Acıları
15 Kasım 2023 // 0 YorumFotoğraflar: WAR REMNATS MUSEUM Ho Chi Minh – Vietnam 2011 ‘WAR REMNATS MUSEUM’ Vietnam ha...
-
Salar de Uyuni'de Tuz Gölü'nde - Bolivya
23 Aralık 2022 // 0 YorumThunupa Dağ Tanrıçası kendine eş olarak Q’osqo Dağ Tanrısını seçer. Bir kaç yıl mutlu yaşadıktan son...
-
Bolivya'da Gökkuşağı ve Wiphala Bayrağı
23 Aralık 2022 // 0 YorumYağmur ve güneşin çocuğu gökkuşağının en sevdiği aylardan, Eylül. ...
-
Hindistan ‘’Mundan’’ Töreni
23 Aralık 2022 // 0 YorumHindistan’da çocuklara genelde birinci ya da üçüncü yaşlarında ‘’Mundan’’ töreni yapılır. ...